Stokta Yok
Açıklama
Geceyi seyrede seyrede öğrendim ki ışık insanın içinde yanmıyorsa yüzüne vurmuyor.
Türü : Set
Sayfa Sayısı : 1194
Kapak : Karton
Kağıt : 2. Hamur
Basım Yılı : 2021
Dili : Türkçe
700 TL ve Üzeri KARGO BEDAVA !
93,60 TL
117,00 TL
%20 indirimli
1-3 İş Gününde Kargo Kargo Ödeyen Ürünler için  tıklayınız
  • Ürün Özellikleri
  • Ödeme Seçenekleri
  • Yorumlar (0)
  • Tavsiye Et
  • Bütün Şiirleri 1

    O çocuk oturmuş çarşılar ortasına
    Bir güz kederiyle iplik iplik ağlıyor
    Babam olsaydı
    babam olsaydı
    babam olsaydı...
    Işıklı vitrinler önünde simsiyah bir leke
    Çocuk ağlamıyor
    Almış kanatlarına bütün özlemlerini
    Bir turna sürüsü gözlerinin burcunda
    Akşamı parçalaya parçalaya uçuyor...

    (200 Sayfa)

    Bütün Şiirleri 2

    Babam gelirdi ve akşam olurdu.
    Bahçedeki akasya ağacı, gu?n boyu biriktirdiği kuşları,
    birer hayal topu olarak uzatırdı yatağımıza.
    Siyah-beyaz bir fotoğraf gibi gelirdi babam.
    Kamyonlar hep geceleri, hep uzaklara giderdi.
    Ben o zamanlar bu?tu?n babaları susar sanırdım.
    Yalnızca gaz lambasıyla konuşan bir diş gıcırtısıydı babam.
    Kapılar titreyerek açılır, titreyerek kapanırdı.
    Tanrıyı ve uzun konuşanları sevmezdi hiç.
    Babamdan yapılmış bir korkuydu dünya.

    (176 Sayfa)

    Bütün Şiirleri 3

    Güneş tanrım. / Yağmur annem. / Toprak ömrüm. / Bir su damlasından sonsuzluk veren hayat... / bir su damlasına kur mezarımı.

    Yalnızlık Heceleri

    Köknar ağacının dibine oturdum
    Akdenizdi. İkiz güneşti
    Ayaklanan bir kadın yüzüydü
    Yaramı sever gibi sevdim gelincikleri
    Taslara sesini veriyordu rüzgâr
    Eğildim telası önünde kertenkelenin
    Dağlar mavi bir zamandı
    Otlarda soluk alıyordu tanrı
    Sevdiğim kadınlardan bir mucize
    Bütün acılarımın dışına çıktım
    Elinden tuttum çocuk babamın
    Annem yeni doğuruyordu beni.
    Sildim pişmanlığı payıma düşen hayattan.
    Babam gelirdi ve akşam olurdu.
    Bahçedeki akasya ağacı, gün boyu biriktirdiği kuşları,
    birer hayal topu olarak uzatırdı yatağımıza.
    Siyah-beyaz bir fotoğraf gibi gelirdi babam.
    Kamyonlar hep geceleri, hep uzaklara giderdi.
    Ben o zamanlar bütün babaları susar sanırdım.
    Yalnızca gaz lambasıyla konuşan bir diş gıcırtısıydı babam.
    Kapılar titreyerek açılır, titreyerek kapanırdı.
    Tanrıyı ve uzun konuşanları sevmezdi hiç.
    Babamdan yapılmış bir korkuydu dünya.

    (208 Sayfa)

    İnsanın Acısını İnsan Alır

    'Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne güz, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte... İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık. İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken duvarlara dalıp dalıp gitmesi. Türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık. Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde kendi sesiyle silinmek. Birdenbire büyümesi, gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun. İnsanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi. Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde. Saçına rüzgâr, sesine ışık düşürememek kimsenin. Parmaklarını sözüne pınar edememek. Uzaklarda bir adamın üşümesi, bir kadın dağlara daldıkça. Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan. Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun. Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması... Ayrılık o küçük ölüm, usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.”

    (256 Sayfa)

    Yaşıyoruz Sessizce

    İki kişilik bir yalnızlığım fotoğraflarının önünde
    Birisi alıp götürdüğün, öteki bırakıp gittiğin.
    Bu kitap, bizim sagu, mersiye, ağıt geleneğimize, göç edeni de burada tutan, yaşatan yepyeni bir özellik getiriyor. Üç kadim kavram, yaşamın üç büyük izleği, aşk, yalnızlık ve ölüm, şiirden şiire iç içe geçerek birbirinin kapısını çalıyor. Sonra üçü birlikte gelip hepimizin hayatına doluyor. Yaşıyoruz Sessizce, aşkın, emeğin ve dünyanın ölümle bir daha yüceltildiği bir varoluş simyası.

    - Şeref Bilsel -

    Sarkaç durdu. Kapı yok.
    Ayna buğulanmıyor.
    Tanrı bitti.
    Ölüm değil büyük ceza
    Her zerresi yalnızlık
    Bir dünyayı sevmek hâlâ.
    Ayrılık burcum...
    Parmaklarım birer mihrap çırası
    Gövdem bitene kadar tüteceğim başında
    (Tanıtım Bülteninden)

    (84 Sayfa)
Ürün Yorumları
T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.